Uzun süredir bir blog kurmak istiyordum. Yıllar geçti aradan askerlik filan da geçti. Hayat geçiyordu artık "Harekete geç!!" diyerek kızdım kendime ve başladım. Başlangıç da güzel oldu hani. U2 kafası...
Geçtiğimiz hafta sevgili dostumun düğünün kaçırmama neden olan bir haber sonucunda hazırladığım bavulumu kapıp sabahın köründe Atatürk Havalimanı'na gittim. Gazetedeki işleri gününden önce bitirebilmek için az uykuyla yaşamıştım, uykulu gözler ve bitkisel hayata geçmekte fasülyeden hallice beynimi de çantama koyup arkadaşlarla buluştum. Arkadaş dediğime bakmayın, havaalanında tanıştım Ayşe dışındakilerle. NTV Yekta, Milliyet Mehmet, Cumhuriyet Zülal, İKSV Ayşe, Pozitif Işıl, Sabah Artanç ve Burcu ve diğerleriyle sabahın köründe "sizin de mi yolculuk Torino" soruları eşliğinde buluştuk. Kargalar uyanmamış...
3 Günlük gezinin ana hatlarını U2 ve devasa sahnesiyle boy gösterdiği (klişe no:1) 360 derece turnesi oluştursa da yenen pizzalar ve dostça muhabbet içinde içilen muhteşem bira ve şaraplar ruhumuzu tatmin etti. U2 konseri, Bono ve The Edge muhteşemdi, hele bu adamları canlı seyretmek. Red Zone kısacxası sahne önünden fotoğraflar çekmiş olmanın muhteşem sevincini de yaşadım ayrıca. Fantastik hareketler ve galaktik sahne düzeli kurgubilim tadındaydı. Locamızdan konseri seyrederken içilen şampanyalar sonucunda sahnenin kendi kendine hareket edip şehir değiştirebileceğinden bile bahsettik. Kısacası 6 Eylül İstanbul konserinin kaçıırsanız bir daha konsere filan gitmeyiniz. Şimdiye kadar seyrettikleriniz birer kostümlü prova...
Detay elbette vereceğim. Ama önce yarın ki Hürriyet Cumartesi elinize geçsin. Gazete kokusuyla birlikte sayfaları çevirin.Yarın yazıda yer sıkıntısından dolayı bahsedemediğim birkaç önemli gördüğüm detayı ve görseli paylaşacağım.